22 Nisan 2017 Cumartesi

KAPAT TV'Yİ ÜLKEYİ SEYRET...

ÜLKEYE BAK NE HALDEYİZ...
FARKIMIZ KALMADI TV DİZİLERİNDEN....

Eğer bu hayat böyle gider diyerek, sistemin kölesi olmaktan, eylemler yapıp içteki huzuru bozarak başka bir ülkeyi kurtabilmeyi düşünmekten öte içinde bulunduğu kaostan ülkemi nasıl eski laik düzenine getirebilirim ve yine aynı bayrak altında yaşayalım diyebilmeye kimsenin hakkı yoktur......

Kendilerince "MUHTEŞEM YÜZYIL"ı yaşıyorlar,
laik Türkiye Cumhuriyeti yaşarken "KİRAZ MEVSİMİ"ni, "KURTLAR VADİSİ"ne çevirdiler,
Yıllardır seyrettiğimiz "çocuk gelinler" oluverdi ansızın "KAÇAK GELİNLER",
Şehit annelerinin ellerinde "KARAGÜL"ler,
Götürürlerken devlet kasasındakileri "KARA PARA AŞK" gibiydiler,
Hep "O HAYAT BENİM" dediler,
kendilerini "ÖLÜMSÜZLER" gibi gördüler halkı düşünmediler,
"ULAN İSTANBUL" seni de kendilerine benzettiler,
biraz "REAKSİYON" gösteren halkın üstüne "MED CEZİR" gibi geldiler,
daima "KAÇAK" güreştiler,
bir "KARADAYI" olmayı beceremediler,
"BENİM ADIM GÜLTEPE" ise,
diyorum ki,
bu "HAYAT YOLUNDA" kendilerine kurdukları "YALAN DÜNYA"larının içinde boğulacaklar...

ZAMAN...

Zaman sanki el freni çekilmiş
bir araba misali
bana inat ilerlemiyor sanki...
gönlümde
bir kahve fincanı dolusu hüzün,
bir bardak dolusu da umut var.
Savrulup giderken düşlerim
peşi sıra koşmaktan yorulmuş bedenim,
ne fenasın sen zaman
ince saz gibisin el aman
gurbetimde kışlar bitmiyor
gündüzler gecelerime inat
zifiri karanlık bu sıralar
içimde hüzzam kokan şarkılar
dilimde mırıldanmalar...
gülüşünü gülüşüme kat
isterse hiç geçmesin zaman...

YABANCILAŞTIRILAN TÜRKÇE...

TÜRKÇEMİZE GİREN BU YABANCI KELİMERİ
BİR ARADA KULLANDIKTAN SONRA ANLADIM Kİ ACAYİP İNGİLAZCA KONUŞUYORMUŞUMDA HABERİM YOKMUŞ YAHU...

Aklıma geldi şöyle de bir örnekleme yapayım dedim..
Vallahi ben bile bu yazdıklarımı anlamakta zorluk çektim de anlayabilene de aşk olsun derim...

SEN FIRST CLASS BİRİ OLMANA RAĞMEN HER AKTİVİTEDE ÇOK AGRESİF DAVRANIP AMBİYANSI BOZUYORSUN, SANIYORUM BÜYÜK BİR DEPRESYON GEÇİRİYORSUN, BELKİDE BU DURUMUN HACKER OLMANDAN KAYNAKLANIYOR. BİRDE ÇOK ANTİPATİKSİN DEJENERASYON OLMUŞ DÜŞÜNCELERİN ÇOK RADİKAL.. KENDİNİ ESPİYON SANDIĞIN İÇİNMİ BODYGUARD TUTTUN BUNUDA ÇÖZÜMLEMİŞ DEĞİLİM, BUNDAN SONRA SENİNLE HİÇ BİR ŞEKİLDE ANGAJMAN İÇİNDE OLMAYACAĞIM... SENİ GİDİ PROVAKATÖR BOZUNTUSU ÖKÜÜÜZ SENİ......


NE GÜZEL CAHİLDİK ESKİDEN..

Ne güzel cahildik; Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Radyoda arkası yarınlar dinlerdik....
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Dışarıda kar…
Ama kuzine içten içe öyle yanardı ki sorma.
Kuzinenin üzerinde demir maşa…
Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu…
Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli.
Ekmek her zaman ekmek gibi…
Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım…
Dışarıda kar…
İçeride kanaat…
İçeride huzur…
Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk. Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.
Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar…
Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası…
Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi?
Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.
Çay da kokardı… Domates de…
Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.
Dışarıda kar…
İçeride huzur…
Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi…
Kimin umurunda…
Ne güzel cahildik.
Mutluluğun resmini çiziyorduk…

Bakıyorum da şimdi cehalet almış başını yürüyüp gidiyor, kimse mutlu değil..
Çay çay gibi, domates domates gibi kokmuyor, ekmek desen olmuş sandviç kadar ne tadı var ne tuzu, zenginin sofrasın da organik, fakirin sofrasında genetiğinle oynanmış yiyecekler...
Dışarıda kar yağıyor,
İçerisi buzhane donuyor insanlık...
Şimdiki cehalet ne hak arıyor ne adalet....

BİZ ESKİDEN NE GÜZEL CAHİLDİK....

Hafta sonunuz hoş olsun....

13 Nisan 2017 Perşembe

SALAKMISINIZ...

KALKMIŞ SORUYOR DENSİZ,
YAHU NE DÜŞÜNÜRSEM DÜŞÜNEYİM SANA MI SORACAĞIM, ZATEN DÜŞÜNDÜKLERİMİ BURADA PAYLAŞMIYORMUYUM DA MI SORUYORSUN...
16 NİSANI DÜŞÜNÜYORUM RAHATLADIN MI?...
HANİ ŞU REFERANDUM VAR YA İŞTE ONUN SONUCU NE OLACAK NE BİTECEK...
GEZİYORUM, BAKIYORUM, KONUŞUYORUM, SORUYORUM...
MİLLET HALA KARARSIZ,
'EVET' DESEM SAKAL,
'HAYIR' DESEM BIYIK HESABI...
DİYORUM Kİ;
YA ARKADAŞ SANA,
'SALAKMISIN'
DİYE SORSALAR NE CEVAP VERİRSİN
HEMEN ATLIYOR
'HAYIR'
SALAK DEĞİLİM DİYE CEVAPLIYOR..
HEMEN BENDE TAŞI GEDİĞİNE KOYUYORUM..
BAK BU YAPILACAK REFERANDUMUN KISA VE ÖZ ANLATIMI...
'SALAKMISINIZ'
DEĞİLSENİZ VERDİĞİNİZ CEVAP DOĞRU..
HAAAA..
'SALAKSANIZ'
O DA SİZİN SORUNUNUZ....
OHHH BE RAHATLADIM?...

8 Nisan 2017 Cumartesi

HAFTANIN KARİKATÜRLERİ...

                                                              ÖZGÜR BASIN.......
                                                                      KUKLA
                                                          REFERANDUM ÖNCESİ

EŞEK EŞEKTİR....

Padişah birgün Halk'ı bir meydana toplar ve der ki;
-Şu benim çok sevdiğim eşeğime kim konuşmayı öğretirse bir kese dolusu altın vereceğim der...
Herkes hep bir ağızdan hiç eşek konuşabilir mi, yoksulluk içinde kıvranan  Hoca, bir kese altını hiçte
kaçırmak istememiş. Çünkü uzun zaman bunca altın hayatını rahatlatacaktı.
Ve hemen öne atılır, ben konuşturacağım der...
-Ama bana üç yıl müsade edeceksiniz..
Padişah tamam der ve der ki eğer başaramazsan boynunu vurdururum kendine güvenmiyorsan vazgeç..
Hoca tamam herşeye hazırım deyip  altınlarını alır ve harekette geçer...
Komşusu birkaç gün sonra, sorar
-Hocam nasıl gidiyor öğretmenlik...
Hoca...
-Nasıl olsun eşek eşektir der..
Komşu öyleyse neden böyle bir risk aldın....
Hoca.....
-Kafaya taktığın şeye bak yahu....Üç yıl bu ya Padişah,ya ben ya da eşek ölür...... Olay biter gider....

KENDİMİZ OLAMADIK...

Neden böyle bir toplum olduk, kabullendik mi yoksa zorla mı kabul ettirdiler, ya da işimize geldiği için mi bu durumdayız...
Aslında okumayı, öğrenmeyi sevmeyen bir toplum olduğumuzdan, zoru sevmeyip işin kolayına kaçtığımızdan...
Sual sormayı beceremedik, sorulan soruları iyi algılayamadık. hep bir bilenimiz oldu cahil kaldık, cehaletin karanlık koridorlarında kaybolduk...
Çevremize baktığımızda herkesin hayattan beklentisinin minumum düzeyde olduğunu görebiliriz. Gençken parıldayan gözlerin ışığının yıllar geçtikçe söndüğünü görürüz. Karamsarlığın içine düşüp hayatın hayal ettiğimiz kadar toz pembe olmadığını söylemeye başlarız. Aslında her birimiz hayallerimizi gerçekleştirecek potansiyele sahiptik. Sadece kendimizi tanımadık. Kim olduğumuzu bilemedik. Neticede bugün bir çoğumuz hayatı günlük yaşamanın gayretindeyiz. Bizlerin bu hale gelmesinin sebebi küçükken hayatı daha toz pembe görüyor olmamız değil, büyüdükçe kendimizi tanımamız gerekirken aksine kendimize yabancılaşmış olmamızdır.
Boş levhayı bizler doldurmadık, başkaları doldurdu. Bunu yaparken kendi yöntemlerini denediler. Kendi doğrularıyla şekillendirdiler. Kendi çizdikleri yolu takip etmemizi istediler. Bizler hayatın en başında harika umutlarla başladığımız bu serüvende zamanla bize sunulan rolleri benimsemek zorunda kaldık. Kimimize bu kalıplar dar geldi ve kimimiz içinde boğuldu. Kimine uydu. Kimi kalıbına sığmayanlar ise tarihe mal oldu.
"CEHALETİN KÜLTÜRÜNE KİTAP GEREKMEZ" demiş S. Santayana....
İşte bu yüzden bizlere sorarmış gibi yapıyor ama sormuyorlar, kendi bildikleri yola toplumu sokmaya çalışıyorlar...

Keyifli hafta sonları olsun...

3 Nisan 2017 Pazartesi

ASANSÖR

KÖYDE OTURAN BABA VE OĞUL BÜYÜK ŞEHRE İLK DEFA GELMİŞLER.
ALIŞVERİŞ MERKEZİNDE ZEMİN KATTAKİ İKİ GÜMÜŞ RENKLİ PARLAK DUVARIN AĞIR AĞIR AÇILIP KAPANMASI İLGİLERİNİ ÇEKMİŞ.
”BU NE BABA“ DİYE SORMUŞ OĞLAN.
HAYATLARINDA HİÇ ASANSÖR GÖRMEMİŞLER.
BABA “BİLEMİYORUM OĞUL“ DEMİŞ.
ONLAR BU İLGİNÇ ŞEYİ NEFESLERİNİ TUTUP İZLERKEN TEKERLEKLİ SANDALYELİ YAŞLI BİR KADIN GÜMÜŞ RENKLİ DUVARLARA DOĞRU GİTMİŞ VE BİR DÜĞMEYE BASMIŞ. DUVARLAR AÇILMIŞ, YAŞLI KADIN YOĞUN
IŞIKLI KÜÇÜK BİR ODAYA GİRMİŞ,
DUVARLAR KAPANMIŞ, OĞLAN VE BABASI KAPININ ÜZERİNDEKİ KÜÇÜKTEN BÜYÜĞE DOĞRU YANIP SÖNEN IŞIKLI RAKAMLARI İZLEMİŞ.
SON RAKAMDAN SONRA AYNI SIRAYLA BU SEFER GERİYE DOĞRU IŞIKLAR TEKER TEKER YANMIŞ.
SONUNDA DUVAR İKİ TARAFA KAYARAK AÇILMIŞ, DIŞARI 24 YAŞLARINDA İNCECİK MUHTEŞEM BİR FISTIK ÇIKMIŞ
“OĞLUM” DEMİŞ ADAM ; KIZDAN GÖZLERİNİ AYIRAMAYARAK
“KOŞ, KOŞ ANANI GETİR “.


MEDYA OLDU YAĞDANLIK

ESKİDEN SAYGIN BİR MESLEKTİ GAZETECİLİK
ŞİMDİKİLER İBRET-İ ALEMLİK...

Yağ çok değerli bir besin kaynağıdır.
Bir çok çeşiti vardır:
Tereyağı, Zeytinyağı, Fındık yağı, Çiçek yağı, Gres yağı, Gaz yağı gibi...
Bunlara ilaveten Medyatik yağcılar ve sanal yağcılarımız vardır ve bunlar özel üretimdir...
Bunlar da ikiye ayrılır erkekler (kimisi hemcinsine aşık olur) ve dişiler (kimisi kocasını bile aldatır) ki en tehlikelileridir ama aslına bakarsanız bu tipler için cinsiyet de fark etmez çünkü beyinleri daima seks ile doludur. Onlar için geçerli olan "girsin çıksın kalbini bozma" zihniyetidir...
Bunlara yağcılık özellikle öğretilmiştir. Çünkü bu yağcılık kolay bir iş değildir. İnsanın onuru ile ters orantılıdır.
Yağcılığın biraz daha ilerlemiş haline de dalkavukluk derler.
İşte bunlar için ne söylersen söyle hiç alınmazlar, utanmazlar, sıkılmazlar, suratlarına tükürsen "yağmur yağıyor zanneder" yarabbi şükür derler...
Kimi seviyorlarsa Tv'ler de, gazetelerde, sosyal medya da fikirlerini, düşüncelerini açık açık söylerler ar ve haya'dan yoksundurlar...
Millet utanır bunlar utanmazlar...

2 Nisan 2017 Pazar

HAM ÇÖKELEK

Biloooormusunuz?
Atilla Taş neden tutuklandı,
bilmiyorsunuz değil mi?...
Bende bilmiyordum zaten, kim bilebilirdi ki
bu arada canım bir omlet istiyordu ki sormayın
araştırdım, iki yumurtayı çökelekle karıştırdım,
işte bu arada kafama dannnk dedi..
Buldum... Buldum... Buldum.. (sağolasın Arşimet)
Ham çökelek yüzünden kardeşim
nasıl yani diyorsunuz, duyuyor gibiyim, fısır konuşmayın öyle
du - yu - yo - rum.
Saçmalıyor diyorsunuz biliyorum, tabi ya saçmalıyorum.
İşim bu benim saçmalamak hükümet gibi...
şöyle ki;
malumunuz olduğu gibi, kanunlar taş gibi anlaşılmaz olmuş HAMlaşmış
anayasa işlev görmüyor HAMlaşmış,
polis, savcı, hakim ise ayranı kabarmış bir adam yüzünden suya sabuna dokunamıyor hepsi TAŞlaşmış,
sütü yoğurt yapmaya kalkışan bu iktidar fazla kaynamadan dolayı sütün kesilmesine engel olamayınca bildiğiniz gibi kesilen sütü çökelek yapmaya kalkıştılar beceremeyince de bir suçlu aradılar,
kim olabilirdi bu suçlu..
tabi ki Atilla Taş...
dediler ki madem biz yoğurt yapmasını beceremedik işleri bombok ettik
halk da yakında sormaya başlayacak ne oldu bizim yoğurt diye,
feryat ve figanlar içerisinde avaz avaz, pür telaş, alel acele, zeytinyağı gibi üste çıkarak
suçluyu bulduk diye tıktılar Atilla Taşı içeriyeee,
Sebep;
Ham Çökelek,
Neden?
Atilla Taş tarif vermemiş
hadi yavrum gel buraya Atilla Taş...
İşte hikaye böyle, ister inanın ister inanmayın..
Yani kısaca demem şudur ki;
Böyle saçma bir yazı ancak bu kadar olur..
Ülkenin içindeki saçmalığın yanında çok ciddi bir yazı aslında bu..
Var mı itirazı olan?...
Yok değil mi?
olmasında sakın yoksa başımıza iş alır,
Sizi ananız bizim için doğurmuş canım
Hamurunu bizim için yoğurmuş canım

diyerek hepimizi alırlar içeriye...
Mazeret yok yani ona göre...
aman haaa, ayranı fazla kaçırmayın
oynatmaya az kaldı
Benden söylemesi....

HABERİNİZ VAR MI EKONOMİ BÜYÜMÜŞ...

Başbakan yardımcısı Mehmet Şimşek 'Türkiye ekonomisinin 2016'da beklenenden çok daha iyi büyüdüğünü ve hızla toparlanan Türkiye teknik olarak bir resosyana girmedi, bu çok önemli' dedi..
Evet ya ekonomi o kadar büyüdüki satacak bir şey kalmadı, alacak bir şey de yok zaten..
Ekonomi büyürken pazarda ki sebze ve meyve fiyatlarıda o kadar büyüdü ki millet alamıyor sadece bakıyor...
İşte ekonominin nasıl büyüdüğünü böylece görmüş oluyoruz...
Ne güzel... Büyümeye devam o zaman...
Devam edelim bakalım başka neler söylemiş sayın bakan, gözümüzün içine baka baka...
Şimşek, Türkiye ekonomisinin 2016'da çok büyüdüğünün altını kalııııın bir çizgi ile çizerek devam ediyor, ülke ekonomisinin çok büyük şoklarla karşı karşıya kaldığına, her şeyden önce hain bir darbe girişiminin olduğuna dikkat çekti ve geçmişte darbe girişimleri veya darbelerin olduğu dönemlerde ekonominin 3 - 5 yıl toparlanamadığını ifade etti..
Ne yani, ne demek şimdi bu...
Anladığım kadarı ile 15 Temmuz'da yaptıkları darbe girişimi ekonominin 3 - 5 yıl daha gerilemesine sebep oldu demek ki.. Biliyoruz ki ekonomi hiç ilerlemedi hep götün götün gitti..
Yerseniz yani demek istiyor, yemiyoruz da yemiş gibi görünüyoruz...
Darbe girişimi bahane Ekonomi şahane, hey yavrum hey...
Veee  diyor ki sayın Şimşek;
'O nedenle ben inanıyorum ki güçlü bir 'EVET'  ile 17 Nisan'dan itibaren ilave reformlarla Türkiye tekrar kalıcı olarak yüksek büyüme patikasına girecek'
Bak sen bak 17 Nisan'dan sonra Türkiye büyüme PATİKASINA girecekmiş, ne patikası yahu duble yollar, köprüler, tüneller yaptınız ya patika mı kaldı...
İşte bu kadar açık ve net konuşuyor sayın Şimşek...
15 yıldır iktidarda olan sizler Türkiye ekonomisini küçültüp kendi ekonominizi büyüttünüz..
Her konuya bir kulp takıp bir mazeret üretmekte üstünüze yok bunu herkes biliyor, anlıyor amaa siz anlamamakta hala ısrarcısınız..
Sizin Ekonomi anlayışınız inşaat firmaları gibi, yeşili yok et kule gibi binaları dikmeye devam et...
Heryer BETON oldu BETOOOOOOON....
Kısaca demek istiyor adam, referandumdan 'EVET' çıkmazsa ekonomi batar..
'HAYIR' sayın Şimşek 'HAYIR'
Ekonomi zaten batmış batacağı kadar, 16 Nisan'da referandumdan 'HAYIR' çıkacak ve bu halk sizi o batmış ekonominin yanına gömecek...

YETTİ GARİ.. HADİ NAŞŞŞ....

1 Nisan 2017 Cumartesi

1 NİSAN

BUGÜN 1 NİSAN
DOĞRU YOLUR BULUR İNSAN...
HAYIR DA,
HAYIR....
“Hayır demeyecek neyimiz var ki?
“Cinsiyetçi eğitime karşı HAYIR,
“Ataerkil sisteme HAYIR,
“Anayasayı da al git, HAYIR,
“Düşünüyorum öyleyse HAYIR,
“Direniyorum, o halde HAYIR,
“En işlek cadde de en ıssız cadde de HAYIR
“Barış için HAYIR....

TUVALET MUHABBETİ

Temel otobüs yolculuğu sırasında mola yerinde inerek tuvalete gitmiş. Tuvalete girdikten kısa süre sonra, yan tuvaletten bir ses gelmiş:
- Merhaba!

Temel bu sesi duyunca önce ne yapacağını şaşırmış, sonra gayri ihtiyari "Merhaba" demek zorunda kalmış.
Hemen ardından:
- Nasılsın? diye ses gelmiş.
Temel yine şaşırıp muhabbete devam etmiş.
- İyiyim teşekkür ederim siz nasilsinuz?
Yan tuvaletten cevap gelmiş :
- Ne yapıyorsun?
Bu soruyu duyan Temel, soruyu soranın o an ne yaptığını tahmin edeceğini düşünerek konuyu dağıtmak için :
- Trabzon dan izmir’ e cideyrum demiş. Ya siz?
Yan kabinden sinirli ses tonu ile cevap gelmiş :
- Aşkım şimdi telefonu kapatmak zorundayım. Yan tuvalette adamın biri var, sana sorduğum soruları cevaplıyor.

YENİDEN MERHABA..
UZUN BİR ARADAN SONRA YİNE BLOG OKUYUCULARI OLMAK ÇOK GÜZEL VE KEYİFLİ...
YİNE ESKİSİ GİBİ HER TÜRLÜ KONUYU İŞLEYİP YAZMAYA BAŞLAMAK VE SİZLERLE PAYLAŞMAK HEYECANI İÇİNDEYİM..
HADİ BAKALIM BANA KOLAY GELSİN, SİZ TAKİPÇİLEREDE ALLAH SABIR VERSİN, NE DİYEYİM...
SEVGİLER KOCAMAN SİZLERE....
Bekir BİRİNCİOĞLU

HİÇ BİR ŞEY OLAMADIK,  ÖZENTİDEN BAŞKA...   "Ah Müjgan... Çok arada kaldık biz, Kendimiz olamadık. Tespih elimize, Malboro ağzımıza yak...