18 Aralık 2018 Salı

OLUR MU, OLUR?...

Öyle garip günler yaşıyoruz ki, herkes iş, aş, geçim derdinde. İşçisi, memuru, emeklisi yarın ne oluruz derdine düşmüş.
İktidar da bulunan hükümet ise her türlü vaatler de bulunarak günü geçiştirmeye bakıyor, halkın ağzına bir parmak bal çalıp, balı kavanozuyla götürenler sanki tüm ülke kendilerininmiş gibi bir yönetim biçimi uyguluyorlar.
Nereye kadar götürürler bilemem ama onlar kendilerini sonsuza kadar o rahat koltuklarında oturacaklarını sanıyorlar.
Bu zihniyetle giderlerse gelecek seçimlerde ayaklarına elbette bir çalı dolaşacak, sandıktan çıkacak durum karşısında  umduklarını değil bulduklarınla yetinecekler..
30 küsur yıla yakın bir zamandır yurt dışında yaşıyorum, hiç bir ülkede 16 yıl iktidarda kalan bir parti görmedim.
Ülkemizde 16 yıldır güle oynaya iktidar koltuğunda oturuyorlar, lakin kazın ayağı önümüzde ki seçimlerde istedikleri gibi olmayabilir, yani keser döner sap sandıkta hesap döner hesabı...
Ben bu konuda umutluyum, izliyorum, gözlüyorum yeni nesil çok umut veriyor inanın. Bunun formülünü gençlik çoktan ezberledi bile. Sevgi, dürüstlük, merhamet ve huzur gibi güçleri var onların.
Önümüzdeki seçimlerde eski seçimlere nazaran seçmenin daha bilinçli olduğu ön plana çıkacaktır. Bu işin artık bahanesi falan kalmadı. Bahanenin yerini icraat, yanlışta ısrarın yerini tam kapasiteli ve istikrarlı bir hükümet alacaktır.
Evet fakir fukaranın bile gözü açıldı sanmıyorum artık 3-5 makarna paketine, bir kaç çuval kömüre kanacaklarını.
Değişen zamanla birlikte nefret sevgi hurdalığına, kibir tevazu ardiyesine, fesatlık hazım deposuna, önyargılar da hoşgörü sandığına kapatılacaktır.
Geriye ise bütün bu olacaklara inanmayıp bana hadi ordan diyenlerin kendini mirsad-ı ibretten temaşası kalacaktır.
Zaman kuvvetli bir değişim aracıdır. Akıl ve mantık en hünerli ellerin yıllarca uğraşıp yapamadığını bir anda yapıverir.


REKLAM SATIŞLARINIZI ARTTIRAN BİR SLOGANDIR

Anlayana davul zurna az anlamayana sivrisinek saz, diyerek kısa bir hikaye ile yazımı noktalıyayım...

Zamanın birinde adamın birisinin eşeği yolda çamura batmış. Oldukça sulak olan araziden eşeğini bir türlü çıkaramayan gariban köylü, öfkeyle hem eşeğe hem hükümete sövmeye başlamış. Tam o sırada tesadüfen ordan geçmekte olan Başbakan, köylünün söylediklerini duymuş. Etrafında ki yağcılar, yalakalar hemen, Başbakana küfreden kişinin tutuklanıp en ağır hapis cezasına çarptırılmasını gerektiğini söyleseler de, Başbakan onlara kulak asmamış, içinden;
-‘Ne ister ki benden?.. Ben mi batırdım eşeğini çamura?.. Hele bir soralım demiş.
Köylüyü getirmişler Başbakanın huzuruna, demişler:
-‘Anlat bakalım, nedir bu celalli halin? Ne diye küfredersin Başbakana?’.
Köylü hiç çekinmeden;
- Ben ekmeğimin derdindeyim, yaz kış demeden çarşıya pazara bu garip eşeğimle birlikte gider gelirim, çoluk çocuğumun rızkını sağlamak için. Sen Başbakan efendi hep sözler verdin, bu sulak ve çamura batmış yolları yaptıracağım, herkesin geçim derdine son vereceğim, sizlere mutlu, huzurlu, barış dolu özgür bir yaşam sağlayacağım diye benden ve köylüden oy istedin. Bizde tüm dertlerimizi çözecek refah bir yaşam süreceğiz diyerek sana oy verdik, ama sen ne yolları yaptın ne bu çamur deryasını kuruttun, her geçen gün daha fazla çamurlaşan bu yol bataklığa dönüşecek ve biz bu bataklıkta boğulup gideceğiz. Ne huzur geldi, ne refah nede özgür rahat bir yaşam. Kardeş kardeşe düşman oldu, ne selam kaldı ne sabah. Sen hala boş vaatlerle biz halkı kandırmaya devam ediyorsun. İşte bunun için küfür ettim, demiş...
Bu durumun kendisinden kaynaklandığını anlayan Başbakan, adamın ellerini öperek,
- Sen haklısın ben bu küfürü hakettim, sizlere verdiğim sözleri tutamadım, bu durum hep böyle gidecek sandım, bin aldım, bir veremedim diyerek istifa etmiş...

Ah keşke bizde de böyle anlayışlı bir başbakan ve hükümet olsa...

Hiç yorum yok:

HİÇ BİR ŞEY OLAMADIK,  ÖZENTİDEN BAŞKA...   "Ah Müjgan... Çok arada kaldık biz, Kendimiz olamadık. Tespih elimize, Malboro ağzımıza yak...