23 Temmuz 2018 Pazartesi

ZAMAN SU MİSALİ....

Zaman öyle çabuk geçiyor ki bir su misali hızına yetişemiyoruz.
Pazartesi ile başlayan hafta bir bakmışsın hafta sonuna gelmiş.
Zaman, günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları adeta kovalarcasına hızla ilerliyor.
Farkındayız ama farkında olmamış gibi davranıyoruz.
Traş olurken, ne ara geldim ben bu yaşa diye hayıflanıp dururken aynada kendimi izliyorum, yüzümdeki kırışıklıkları, saçımda ki aklara takılıyorum da, geçmiş bir film şeriti gibi geçiyor bir an gözlerimden de "amaan sende" diyerek gülüp geçiyorum. Her yaşın ayrı bir güzelliği var diyerek yüksek sesle düşünüp gülüyorum.
Oh, la la yaşamak güzel herşeye rağmen..
Her yaşın ayrı bir güzelliği vardır derler ya kesinlikle katılıyorum. Nasıl bu yaşa ulaştığımı anlamasam da 60 yaş üzerinde (65) olmam harika bir şey. Kendi adıma itiraf etmeliyim ki kendimi bulduğum, hayatın tadına vardığım, kendimin öncelikle değerli olduğumu farkettiğim yılların başlangıcı olan bu yaş.
Ne güzel yaşlanmışım ben, acısıyla, tatlısıyla, elemiyle, kederiyle, hüznüyle, neşesiyle, yanlışları ve doğrulayıyla her geçen günü güzel yaşamışım diyorum kendime.
İnsan bu yaşa gelince pek fazla umursamıyor hayatı, öyle acaip olur olmaz şeylere kafa takıp üzülmeye gelmiyor. Artık yaşamımda ki insanları olduğu gibi kabul ediyorum, hataları, sevapları, günahlarıyla.
Görüşmek istediklerimle görüşüyor, görüşmek istemediklerimle görüşmüyorum. Vallahi iyi ediyorm. Şu kişiyle, bu kişiyle görüşmüyorum acaba ayıp mı ediyorum düşünce  defterini kapayıp çoktan rafa kaldırdım.
Başkalarının hatalarından ve yaşadıklarımdan ders çıkartarak aynı hataları tekrarlamamaya dikkat ediyorum. Karşımdaki insana daha anlayışlı olabiliyorum. Örneğin beni eleştiren birisinin samimiyetini görebiliyorum. Bu eleştiri maksatlı ise kişiye bakıyorum, zavallı diye içimden geçiriyorum. Zaten sorunlu bir insan, kendini bu şekilde rahatlatıyor olmalı düşüncesiyle söylediklerinin fazla üzerinde durmadan konuyu kapatıyorum.
Mutluluğu yakalamışım, sağlığımda yerinde daha ne olsun, bir 65 yıl daha yaşayacak değilim ya, hayat güzel kaç yaşında olursan ol yaşamaya değer...
Sevgi ve mutluluk dolu yaşanan her gün, yaşama bir gün daha ilave ediyor..
Geçmişte yaptığım hatalardan ders çıkarttım, Hayır diyebilmeyi öğrendim.
Kafama taktığım şeylerin sayısı azaldı. Artık hiçbirşey sağlıktan kendi mutluluğumdan önemli değilmiş, anladım.
Herşeyi problem eden, dedikoducu, herkesi kötü anlatan, kısacası ruhumu daraltan insanlarla görüşmek zorunda olmadığımı fark ettim. Böyle insanları rahatlıkla hayatımdan çıkarmayı öğrendim. Zamanımı ve enerjimi çalan insanlara yer yok.
Okuyorum, yazıyorum, çiziyorum. Daha ne olsun...
Ben kendimi sevmeyi, kendim için yaşamayı öğrendim...
Geç oldu ama temiz oldu....
Bir tavsiye daha, size değer veren arkadaş ve dostlarınızla birlikte olun yeter. Gerisi hikaye...
Sonuç itibariyle bugün yaşamıma baktığımda mutlu bir adam görüyorum. Geçmişte yaşadığım kalp kırıklıklarım var. Artık onları umursamamayı geçte olsa öğrendim. Sanırım bunun için bu yaşlara gelmem gerekiyormuş...
Hayat şikayet edecek, birileri üzülecek diye o birilerine ödün vererek kendimi üzeceğim kadar uzun değil. Kalan hayatımı çok daha mutlu ve verimli geçirmek gerektiğini düşünüyorum...
Yemin ediyorum kafam rahat "amaan sende" deyip geçiyorum, yaşamıma zarar verecek insanlardan uzak duruyorum. iyi oluyor, bu yaşlara gelmeden sizlerde yapın tavsiye ediyorum..
Yaşam öyle sandığımız gibi uzun değil, yaşam bir göz açıp kapayıncaya kadar...
Kendimi anlatan bir şiirimle yazıma nokta koyayım...
Dışım başka içim başka
Bir gümüş çerçeveden
Bakıyorum yaşama
Aslında koca bir çınar
Kadar yaşlı ve yorgun
Eskidende deliydim
şimdi durgun...
İçimde yangınlar var
Aslında..
Gülerken ağlar içim...
Bakma sen güneşin parlaklığına
Gün batımları gibi
Hüzünlerdeyim...

Ah Be hayat ne çektirdin...

Hiç yorum yok:

HİÇ BİR ŞEY OLAMADIK,  ÖZENTİDEN BAŞKA...   "Ah Müjgan... Çok arada kaldık biz, Kendimiz olamadık. Tespih elimize, Malboro ağzımıza yak...