24 Şubat 2018 Cumartesi

ESKİDEN NE GÜZELDİ HERŞEY....

Bugünlerde her nerde olursa olsun eskilere özlem olduğunu görüyorum. Hayatımda, iş hayatında, ülkemde, siyasette sinemada bu liste uzar gider. Eskilerin güzel olması tabiî ki de mazide kalması ve bir daha o anıların yaşanamayacak olması. Lakin bugünlerde televizyonu açtığımda veya sinemaya gittiğimde seviyesizce programlar, filmler, diziler hep bir hır gür, hep bir kavga, kim kimle nerede ve insanları daha çok para harcamaya, lükse özendiren programlar, kötü insanların kazandığını gösteren filmler, mafya vari diziler.
Ne güzel cahildik; Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Dışarıda kar…
Ama kuzine içten içe öyle yanardı ki.
Kuzinenin üzerinde demir maşa…
Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri olurdu.
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu…
Sucuk, pastırma lükstü. Yumurta lezzetli.
Ekmek her zaman ekmek gibi, kokusu hala burnumda tüter o kızarmış francala dilimlerinin…
Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım…
Dışarıda kar…
İçeride kanaat…
İçeride huzur…
Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, mis gibi kokusuna râm olurduk.
Kestane közlemek bütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.
Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar…
Radyo da dinlenen skeçler, arap bacı, Orhan Boran ve Yuki...
Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası…
Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi?
Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.
Çay da kokardı… Domates de…
Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.
Dışarıda kar…
İçeride huzur…
Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi…
Kimin umurunda…
Ne güzel cahildik.
Mutluluğun resmini çiziyorduk adeta…

Hiç yorum yok:

HİÇ BİR ŞEY OLAMADIK,  ÖZENTİDEN BAŞKA...   "Ah Müjgan... Çok arada kaldık biz, Kendimiz olamadık. Tespih elimize, Malboro ağzımıza yak...